Klinik 29
program:
Diş kliniği, 370m2
konum:
Istanbul, Türkiye, 2020
durum:
Tamamlandı
Kucaklayıcı bir bekleme salonu ve karşılama bölümü ile mekana adımını atan ziyaterçiler, tüm kliniğin şeffaflığını ve samimiyetini hissedebilecekleri bir poliklikle karşılaşırlar. Kendi içinde farklı klinik adalarının ortaya çıktığı poliklinik iç alanındaki sirkülasyon zaman zaman meydanlaşarak bir “kasaba”da dolaşıyormuşuz hissini yaratır. Klinik vitrinlerinin kontrollü şeffaflaşması ve yolun sonunda bizi bekleyen klinik modülünün vitrin vurgusu ile mekanın “sağlık mekanı” kimliği gözler önüne serilir.
Altunizade’de yer alan Klinik 29, müstakil girişli ve kendine has bir mimarisi olan yapının zemin katında yer alır. Mekanın genişliğinin yarattığı derinlik hissi sayesinde, 6 box’tan oluşan kliniği tasarlarken mekansal olarak farklı perspektiflerin kurgulanmasına da potansiyel arz eder. Mekanların kompozisyonunda tasarımcılar; aydınlık dış cepheler boyunca poliklinik muayene odalarını konumlandırmış, tüm mekanlara doğal gün ışığı ve doğal havalandırma sağlamıştır. Tüm klinik odalarının yapının çeperinden gözlemlenebilir olması kliniğin her cephesini bir vitrin haline getirmektedir. Başka bir deyişle iç-dış algısı bütünleştirilmiş; mekanda hem görsel hem de volümetrik bir ferahlık sağlanmıştır.
Projenin konsepti belli bir koridor algısını yıkarak klinik kütlelerinin kendini göstermesi ve üç boyutlu olarak ortaya çıkması ile şekilenmiştir. Yapıya yaklaşırken dışardan dahi algılanabilen “kabin”ler kendi içerisinde vitrin adalarından oluşan bir uyum içerisindedirler. Mimari kompozisyonda tercih edilen yuvarlatılmış köşeler mekan içerisinde kullanıcıların sirkülasyonunu destekleyici ve perspektifleri yumuşatan bir etki yaratmıştır. Alışılagelmiş klinik örgüsünü değiştiren kompozisyon sayesinde mekanın kullanıcı psikolojisini ve deneyimini önceleyen bir sağlık mekanı olması hedeflenmiştir.
Poliklinik; mahremiyet gereksiniminin olduğu yerler dışında kontrollü bir şeffaflığa sahiptir. Yönlendirmelerin neredeyse tamamı sirkülasyonun başlangıcından itibaren algılanabilir ve bu sayede hastalar kolayca yollarını bulabilirler. Hasta dolaşımı boyunca arada meydanlaşan nişlerde gereksinimlere göre konumlanmış servis mekanları konumlandırılmıştır. Polikliniğin servisleri olarak değerlendirilebilecek panoromik odası, foto stüdyo ve sterilizasyon gibi opak olması makbül olan servisler kliniklerin arasına serpiştirilmiş, kullanıcıların ve personelin seri kullanımına uygun ergonomide tasarlanmıştır. Proje özelinde cerrahi müdahaleler için özelleşen Klinik odası polikliniğin mahremiyeti daha yüksek arka bölümünde kurgulanmıştır. Ameliyathaneye bir pencere ile açılan post-operation odası, hastanın ameliyatın ardından dinlenebildiği ve hasta yakınları tarafından ziyaret edilebilen bir mekandır. Operasyonun ardından personel çıkışından mekanın terkedilebilmesi hastaların mahremiyetinde ve kendini güvende hissetmesinde etkilidir.
Renklerde ve dokularda tercih edilen tone in tone yaklaşım; hastalardaki “klinik” algısını kırarak kendilerini dingin bir mekanda hissetmelerini hedefler. Gri tonlarının toprak tonlarındaki detaylar ile buluşturulması; mekanın minimal çizgilerine mütevazi bir şıklık katmaktadır. Kamusal mahallerdeki gri tonları, klinik içlerine girildiğinde yerini tatlı bir gri ile kombine edilmiş steril beyaz odalara bırakır. Ameliyathane gibi steril alanlarda ise mekan tamamen bembeyaz bırakılarak farklılaşan mekansal kimliğini gözler önüne serer.
Doğramaların naif bir şekilde kendini göstermesi ve heykel nişlerinde yer alan bronz çıta detayları, bronz aydınlatma öğelerinin kompozisyonu ile mekanı çeşitlendirir. Ferah ve aydınlık poliklinikte sirkülasyonun izini artistik bir şekilde takip eden tavana gömülü aydınlatma öğeleri mekanın akışkan yapısını destekler. Kullanıcının deneyimlediği tüm yüzlerde süprizlere gebe nişler bulunur ve bu nişlerde yer alan sanat objeleri, heykeller mekanı zenginleştirmektir.